Veni, vidi, memento | Geldim, gördüm, hatırlıyorum

Mardin | Deyrulzafaran Manastırı içindeki Güneş Tapınağı

Gezdiğim ve gördüğüm mekânların aklımdan uçup gitmemesi için eskiz, diyagram, fotoğraflar, metin, sorular vb. biriktirmek ve dondurmak fikriyle bu seriyi oluşturmaya karar verdim. Gelip, görüp sonra araştırıyor ve daha sonrasında yeniden inceleyebilmek üzere kısa notlar çıkartıyorum. Notlar almayıp, hızlıca mekânı tüketirsem zihnim bazen bana oyunlar oynayıp, gördüklerimi hızlıca unutmama neden olabiliyor. Julius Sezar’ın o meşhur “Veni, vidi vici” geldim gördüm yendim sözüne atıfta bulunarak; geldim, gördüm, hatırlıyorum “Veni, vidi, memento” sloganıyla devam ediyorum.

İlk seri Mardin ile ilgili, kültürlerin ve medeniyetlerin beşiği büyüleyici bir kent. Katman katman pek çok döneme dair kalıntı bulabilmek mümkün. Bu metin boyunca genel açıklamalardan uzak durmayı sizlere ayrıntıları merak ettirmeyi hedefliyorum. Bu noktada zihnimi organize etmemi kolaylaştıran Sakıp Sabancı Mardin Müzesi’nin kalıcı kısmında yer alan zaman çizelgesini aşağıda görebilirsiniz (Şekil 1).

Şekil 1: Sakıp Sabancı Mardin Müzesi’nde Timeline (Fotoğraf: Aslı Aldemir Celen).

Öncelikle ilginizi Sümer ve Akad’lılardan sonra Mardin ve çevresinde yaşamış olan Asur’lar zamanına odaklayıp; Deyrulzafaran Manastırı’nın içindeki Güneş Tapınağı ile başlamak istiyorum. Bu mekan, M.Ö. 2000 yıllarında, Aramiler ve Asurlular zamanında Şemsi’ler yani güneşe tapanlar tarafından inşa edilmiştir.

Şekil 2: Doğu yönündeki nişe bir bakış (Soldaki fotoğraf: Aslı Aldemir Celen; sağdaki fotoğraf Türkiye Kültür Portalı, URL 1).

Doğu penceresinden güneşin ilk ışınları mekâna süzüldüğünde, ibadetin başladığı düşünülmektedir (Şekil 2). Güvenlik nedeniyle, sonraki dönemlerde bu oyuntu küçültülmüştür. Yılın belli zamanlarında güney yönündeki nişte bulunan sunakta insanlar ve hayvanların güneşe hediye edildiği düşünülmektedir. Kanlı ritüeller sebebiyle bazı güneş tapınaklarında, zemin döşemesinin su geçirmez toprak şap uygulaması çokça rastlanır bir uygulamadır. Yaklaşık 4000 yıldır kendini ve üstündeki yaklaşık 600 ton ağırlığı taşıyan bu özel döşeme, yapının en özel elemanı olarak görülebilir. Tıpkı bir tonoz gibi çalışıp, harç olmaksızın, taşların birbirine yük aktarmasından yararlanarak çözülmüştür. Bu sayede düz ve geniş açıklık geçebilmeye olanak sağlamıştır. Aşağıdaki link ya da QR kod aracılığıyla mekân modelini 360 derece görebilirsiniz (Şekil 3).

Şekil 3: Güneş Tapınağı 3 Boyutlu Mekan Deneyimi QR kodu. (https://api2.enscape3d.com/v3/view/602a68c2-5d43-47fa-9194-45c1c1a5c042)

Taşlar yaklaşık 150 cm uzunluğundadır, her birinin neredeyse 1,5- 2 ton ağırlığında olduğunu varsayabiliriz. 6 sıra sağda, 6 sıra solda ve ortada kilit taş olacak biçimde 13 sıradan oluşmaktadır. Sağ ve soldakilerin eşkenar dörtgene, kilit taşının ise yamuk biçimine benzer olduğunu düşünülebilir. Diyagramda Güneş Tapınağı’nın yük etkisindeki iç kuvvetleri oklarla gösterilmiştir (Şekil 4). Taşlar üzerlerine etkiyen yükleri, birbirlerine temas eden yüzeylerden aktarmaktadır.

Şekil 4: Güneş Tapınağı Kesit Diyagramı (Aslı Aldemir Celen).

Duvarlar inşa edildikçe boşluk toprak ile doldurulup, toprak bir nevi iskele ve ardından kalıp olarak kullanılmıştır. Döşeme taşları en son kilit taşı gelecek biçimde önceden oyularak yerleştirilmiştir. Tüm sistem kilitlendikten ve kendini taşıdıktan sonra içerideki toprak boşaltılmıştır. Tapınak inşa edildiğinde kat yüksekliği yaklaşık 4 metreyken, iyileştirme çalışmaları sonucunda 1,5-2 metre yeniden toprak ile doldurulmuştur. Yapısal sistemin gerekliliği nedeniyle doldurulmuş olması çok olası, kesin konuşabilmek için üzerinde çalışmak gerekir. Rölövesiz, çizim ve detaylı fotoğraflar olmaksızın bu tip çalışmaların gerçeği ile tıpa tıp benzer sonuçları olması beklenemeyeceği aşikârdır.

Bir mimar olarak ben, M.S. 1436 yılında Filippo Brunelleschi’nin Santa Maria del Fiore’deki kubbesi için geliştirdiği inovasyonu merak ettiğim gibi, M.Ö. 2000’lı yıllarda yapılmış bu tapınağın da yapım tekniğini ve zamanına göre yapılan geniş açıklık geçme çabasını merak ettim. Naçizane; Deyrulzafaran Manastırı’nın içindeki Güneş Tapınağı’nda Florance Kathedralin’deki gibi çözülmesi hedeflenen sorunlara karşı cesur çözümler geliştirildiğini düşünüyorum. Dileğim ülkemiz topraklarında bulunan bu tür milli kültür hazinelerini daha çok merak eder ve araştırmalar yaparız.

Teşekkürler:

Bu seriyi başlatmamda beni cesaretlendiren mimar/mimari fotoğrafçı Hacer Bozkurt’a

Yapısal tasarım yorumları ile metni zenginleştiren İnşaat Mühendisi Tarık Ateşer’e ve aileme teşekkür ederim. 

Referanslar:

URL 1: https://www.kulturportali.gov.tr/turkiye/mardin/gezilecekyer/deyrulzafaran-manastiri

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer yazılar

Aramak istediğinizi üstte yazmaya başlayın ve aramak için enter tuşuna basın. İptal için ESC tuşuna basın.

Üste dön